Endonezyanın en büyük kenti ve idari başkenti Jakarta, pek çok kara parçasından oluşan ülkenin Jawa adasının kuzeyinde yer alıyor. Nüfusu yetkililere göre 10- 12 milyon civarında, kimilerine göre bu metropolde 20 milyondan fazla insan yaşıyor.
Jakarta deyince çoğunlukla ilk akla gelenler veya internet aramalarımıza takılanlar: dev gökdelenler, Türkiyedekilerle karşılartırılmayacak derecede büyük alışveriş merkezleri, kesintisiz dakika başı alana inen kalkan uçaklar, İstanbul’u aratmayan hatta geride bırakan araç trafiği çıkıyor karşımıza.
Bu paylaşımımda sizlere Jakarta mega kentinin daha az bilinen, öbür yüzünden kendi izlenilerimi ve kaydettigim görüntüleri sunuyorum. Jakarta her zaman güney Asyanın en büyük limanlarından birisi olmuş. Üç asır boyunca Hollanda sömürgesi olmuş. Burada kesitlerini gördüğünüz liman Avrupaya giden gelen yük gemilerini barındırmış. İşte bu gördüğünüz Avrupa tarzı açılır kapanır köprüyü Hollandalılar inşa etmiş. Yapılma amacı elbette yerli halkın ulaşımına katkı sağlamak değil, gemilerin yükleme ve aktarma işlerini kolaylaştırmakmış. Buraların inanılmaz yer altı, yer üstü tüm zenginlikleri tam üç yüz yıl boyunca Hollanda kraliyetinin kasasına gitmiş.
Daha sonra, 10 yıl kadar da İngilizler burayı kendi bünyelerine katmışlar. Bir süre de onlar sömürmüşler buraları. Derken 2.Dünya Savaşı patlak verip de ateşi Pasifik Okyanusuna dek gelince, bu sefer de Japonlar Endonezya yönetimine koymuşlar. 1945 Ağustosunda patlayan iki atom bombası, binlerle ifade edilen adadan oluşan bu ülkenin, sonunda bağımsızlığını kazanmasına neden olmuş.
Günümüz Endonezyası, gelir durumu aşırı uçlarda olan insanlardan oluşuyor. İnanılmaz zenginler mutlu azınlık. Diğer yanda bir lokma yiyecegi olmayan milyonlarca fakir…
yor buralardan, çünkü oy veriyor bu insanlar (Bir yerlerden tanıdık geliyor mu?) . Çekik gözlü, koyu renk tenli, iri dudaklı, pırıl pırıl gözlü çocuklar, sağlıksız koşullarda, suyun üstüne iliştirilmiş hayatlarını yaşıyorlar. Açık renk tenli, renkli gözlü yabancı görmeye alışık değil bu çocuklar. Kısa süreliğine konuk olduğumuz yöre insanları, yani büyükleriyle tanışıp, konuşunca rahatca yanıma sokulup iletişim kurmaya başlıyorlar. Dünyanın her yerinde olduğu gibi, çocuklar, çicek bahçesinde, kelebeklerle arasındaymışsınız hissi veriyorlar. Onlar benim dilimi anlamıyor. İngilizce konuşmanın herhangi bir anlamı yok. Anne babaları onların okumalarını, olabildiğince iyi eğitim almalarını ve daha iyi yarınlara doğru gitmeleri gerektiğine inanıyorlar.
Toplamda çeyrek milyar olan ülke nüfusunun yarısı 30 yaş altında. Hayli genç bir nufus. Hızla azalmasına göz yumulan yağmur ormanları, kontrolsüz-bilinçsiz plastik kullanımı, motorlu araç egsoz salınımı denetimsizliği, ..gibi konular Endonezyanın çevre bilinci konusunda daha katetmeleri gereken çok yol olduğunu gösteriyor.
Hangi gelir gurubunda olursa olsun, insanlar geçimini sağlamak zorunda. Bakın ağzında sigara, beline kadar kirli suyun içinde, ekonomik değeri olan kalıntı tarayan adamın resmi, burada sürdürülen görkemli, aşırı lüks hayatlara zıt bir tablo oluşturuyor. Önceki yazılarımda (Nyepi Nisan 2014) biraz da olsa Endonezya kara parçalarındaki dini ve etnik mozaikten az da olsa söz etmiştim. Ansiklopedik bilgiler, bu ülkenin eşşiz dini mozaiğinin müslüman çoğunlukta olduğuna işaret ediyor. Jakarta metropolü, bir tür birleşmiş milletler gibi. Hemen her ülkeden, ırktan, renkten, kıtadan insan var. Ülkenin gelir piramitinin en tepesindeki süper ötesi zengin azınlık var, hemen altında ise, buralarda kuşaklardır yerleşik yaşamakta olan Çin kökenliler var. Ticaret tamamen bu Çinli-Endonezyalıların elinde diyebiliriz. Toplumun çoğunluğu yani piramitin altında yer alan halk ise genelde müslüman ağırlıklı.
Dünya devi elektronik ve giyim, spor markaların imalat yeri Endonezya, bazı konularda Türkiye den hayli önde. Ancak bazı ayrıntılar var ki Türkiyeden belki 20 yıl geride. Örneğin bu fotoğrafını gördüğünüz “ojek” üç tekerli ulaşım aracı. Aslında kaç yıl önce trafiğe çıkması yasaklanmış ama yine de bu araçlardan yüzlerce görmek mümlün. Görünüşe bakıp, binince havadar olur diye düşünebilirsiniz, yapış yapış sıcakta ulaşım için daha az otantik ve daha elverişli seçenekler iyi ki var..